Bel çevresi kalınlığı hastalık habercisi

   2024 Tarihli Haber
  Ekleyen : Yazar
  Yorum Yok

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Gökhan Yazıcıoğlu, karın bölgesinde meydana gelen çok oranda yağlanma ile kendini gösteren ‘metabolik sendrom’ hastalığının insülin direnci, diyabet, kan yağlarında dengesizlik, hipertansiyon ve koroner kalp hastalığına yol açabileceğini söyledi.

Metabolik sendromun, insülin direncinin, bozulmuş karbonhidrat toleransı, şeker hastalığından en az birinin bulunması, hipertansiyon, güzel huylu kolesterol düşüklüğü ve kan yağları yüksekliği gibi belirtilerle kendini gösteren mühim bir hastalık olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Gökhan Yazıcıoğlu, bilhassa karın bölgesinde ciddi ölçüde yağlanmanın obeziteye yol açtığını, kadın ve erkeklerde bel etrafı genişliğinin olması gereken değerlerin çok üstüne çıkacağını söyledi. Yazıcıoğlu, hastalığın, doğru beslenme ve derli toplu egzersiz sahibi olan bir hayat tipi farklılığı gerektirdiğini ifade etti.

Uz. Dr. Gökhan Yazıcıoğlu, kilo denetimünün sağlanmasının, metabolik sendromun öncelikli tedavisi olduğunu belirterek, “Bunun amacıyla de kilo vermeye yardımcı sıhhatli beslenme ve derli toplu egzersiz bir hayat biçimi durumuna getirilmelidir. Bazı hastalarda diyet ve egzersiz ile eş güdümlü ilaç kullanımı gerekebilir. Yüzde 5-10’luk kilo kayıbı bile metabolik sendromun bütün bileşenlerini denetim altına almak amacıyla yeterlidir. Yüzde 7 seviyesinda kilo vermek ve dinamik bir hayat biçimi benimsemek, şeker hastalığı oluşma tehlikesini ortalama

yüzde 50 seviyesinda azaltmaktadır. Metabolik sendromda beslenme tedavisinin amacı, insülin direnci meselesini ve buna bağlı bozuklukları önlemektir. Alınan kalorinin yağ miktarı yüzde 25-35 seviyesinda tutulmalı, bunun da büyük alanı zeytinyağı, fındık ve kanola yağı olmalıdır. Soya, ayçiçeği ve mısırözü yağı oldukça az oranda seçim edilmelidir. Bunun beraberinde fındık, ceviz, badem, keten tohumu yağı seçimen tüketilebilir. Omega-3 yağ asitlerinden varlıklı beslenme ve bilhassa balık kullanımı mühimdir. Karbonhidrat seviyesi toplam kalorinin yüzde 45-55’ini oluşturmalı ve oldukça çok tam tahıllar, meyve ve sebzeler, kuru baklagiller, tahıllı ve yulaf sahibi olan kahvaltılıklar seçim edilmelidir. Kalorinin kalan alanı proteinden alınmalıdır. Derisi çıkarılmış tavuk ya da hindi, yağsız dana eti ile yağsız ya da düşük yağlı süt ürünleri bu alandaki sıhhatli seçeneklerdir” dedi.

Et çoğunluklu beslenme alışkanlıklarına sahip tespit edilen kişilerin, kırmızı ette tespit edilen yüksek orandaki doymuş yağ seviyesinı göz önüne alarak, et tüketim miktarı ve sıklığında ilgili olması gerektiğine ilgi çeken Uzm. Dr. Yazıcıoğlu, öğünlerde 2-3 köfte kadar et kullanımınin, günlük et gereksinimini karşılayacağını kaydetti. Etin ızgara, fırın ve haşlama yöntemleriyle pişirilmesi gerekliliğini ifade eden Yazıcıoğlu, kızartma ve kavurma yönteminin sıhhatli olmadığına ilgi çekti.

Uzm. Dr. Yazıcıoğlu, “C ve E vitamini içerikli gıdaların kullanımına özen gösterilmelidir. Bunun amacıyla de sebze ve meyve, salata, taze sıkılmış meyve suları sofrada seçim edilmesi gereken seçeneklerdir. Hamurlu, şerbetli ve ağır tatlılar yerine, bedenin şeker gereksinimi sütlü ve meyveli tatlılardan az porsiyonlarla karşılanmalıdır. Günlük tempolu yürüyüşler ve derli toplu egzersizler bir hayat biçimi durumuna getirilmelidir” olarak konuştu.