Aksoy, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de henüz avukatlık mesleğinin kıymetinin tam anlaşılamadığını öne sürdü.
Ankara Barosunca bu yıl 9’uncusu düzenlenen Hukuk Kurultayı’nın mantığının da avukatlığın tartışılması olduğuna dikkati çeken Aksoy, mesleğin ciddi sorunları bulunduğunu, avukatların yargı mekanizmasında toplumun kimi kesimlerce “olmazsa da olur” diye görüldüğünü vurguladı.
– “Savunma dokunulmazlığı olmalı”
Aksoy, mesleki faaliyetlerinin son derece daraltıldığını belirterek, meslektaşlarına, savunmaya karşı ciddi baskılar olduğunu ileri sürdü.
Hem ekonomik hem sosyal hem de hukukun gerçekleşmesi aşamasında baskı gördüklerini savunan Aksoy, şunları dile getirdi:
“Avukat özgür olmalı, özgürce ifadesini ortaya koymalı. Savunma sırasında söylediği sözlerle ilgili dokunulmazlığı olmalı. Nasıl ki milletvekillerinin Mecliste kürsü dokunulmazlığı var. O kürsüde milleti savunurken söylediği sözler nedeniyle bir dokunulmazlık koruması içindeler ama avukatlar, savunmalarını yaparken herhangi bir koruma içinde değil. Halbuki aynı milletvekilleri gibi biz de milletimizi, halkımızı savunuyoruz.
Tıpkı onlar gibi bizim de savunma dokunulmazlığımızın olması ve yasal güvenceye alınması gerektiğini düşünüyorum.”
Avukatlar üzerindeki baskıların kaldırılması ve özgürce savunma yapabilmelerinin teminat altına alınabilmesi için mutlaka yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğunu aktaran Aksoy, bir avukatın emekli olduktan sonra yaklaşık bin 200 lira aylık aldığını, ekonomik yönden karşılaştıkları sorunların giderilmesini talep ettiklerini vurguladı.
Aksoy, şöyle devam etti:
“Türkiye’de çok sayıda hukuk fakültesi açıldı. Özellikle son yıllarda vakıf ve özel üniversiteler her yerde eğitim kadroları, doğru dürüst hukuk fakültesi düzeni olmamasına rağmen hukuk fakültelerini açtı. Burada yetersiz eğitimle verilen mezunlar ne yazık ki hukuk nosyonuna bile sahip olmadan doğrudan doğruya staj görerek avukatlığa ve mesleğe dahil oluyor. Bunu kabul etmiyoruz çünkü hem bu meslekte kalitenin düşmesine hem de gereğinden fazla sayı artışının mesleki rekabeti inanılmaz şekillere sokmasına gönlümüz razı değil.
Türkiye’deki avukatlıkla ilgili yapılacak iş kapasitesi, alanlar bellidir. Her yıl belirli kişinin bu alana katılacağının doğru hesaplanması lazım.”
– Staj ve mesleğe girişte sınav önerisi
Avukatlık stajına kabul ve stajın ardından mesleğe girişte olmak üzere iki sınav önerdiklerini ifade eden Aksoy, bu uygulamayla meslekteki kalite ve haksız rekabetin önleneceğini savundu.
Aksoy, şunları kaydetti:
“Staja girerkenki sınav, çocuklarımızın üniversitelerde aldıkları eğitimin ölçülmesini sağlayacak ve bir otokontrol mekanizması yaratacaktır. Eğer belli üniversitelerden gelen çocuklarımız sınavda başarısızsa o üniversite ‘Ben bu konuda yetersizim’ diyecek ya kendini kapatacak veyahutta kendini yenileyecek, daha iyi bir hale getirecek veya öğrenciler o üniversiteyi tercih etmeyecek duruma gelecek. Fakültelerin 5 yıl olmasını değil ama stajın biraz daha uygulamaya dönük hale getirilmesini öneriyorum. Hukuk eğitimi için aslında 4 yıl normal ama öğrencilerimizin fakülteyi bitirdikten sonra mesleğe hazırlık sürecindeki gelişmeyi biraz daha belki uzatarak, uygulamalı staj dönemi geçirmelerini sağlamak lazım.
Çocuğumuz eğer avukatlığa başladığında dilekçe yazamayacak durumdaysa, mahkemenin ne olduğunu, Anayasa Mahkemesini, Yargıtayı, Danıştayı bilmiyorsa onu avukatlığa başlatıyorsak, ‘Burada bir yanlışlık var’ demektir. Uygulamalı stajın biraz daha uzatılarak, bir yıldan belki biraz daha fazla eğitimin daha doğru olacağı kanaatindeyim.”
200 Bin TL Harcadı 20 Ton Üretim Yapacak Murat Dilsiz |
|
SGK Hileli Boşanmayı Affetmiyor |
|
| Trafik Sigortasında Prim İadesi Mert Akça |