Büyük Ekonomiler’den Olmak için Savaşıyoruz

   2024 Tarihli Haber
  Ekleyen : Yazar
  Yorum Yok

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD) yönünden 9. Kurumsal Yönetim Zirvesi kapsamında düzenlenen “Yeni OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin Türk Sermaye Pimeşruarına Yansımaları” oturumu, TKYD Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Yayla’nın moderatörlüğünde gerçekleştirildi.

Oturumda konuşan Bekir Sıtkı Şafak, OECD’nin yeni kurumsal idare ilkelerine dair bilgi verdi.

Kurumsal idare ilkelerinin nihai bir amaç olmadığını altını çizen Şafak, ülkelerin kurumsal idare ilkelerinin yayınlanmasını teşvik ederek ilk önce pimeşruarda emniyet ve hesap verebilirlik olgusunu oluşturmayı amaçladığını söyledi.

Şafak, böylece sürdürülebilir ekonomik büyüme ve finansal istikrarın desteklendiğini aktararak, “Bu sayede de sermaye pimeşruarına erişim basitleşmiş oluyor ve yatırımlar artıyor” dedi.

OECD kurumsal idare ilkelerindeki güncellemenin G20 ülkelerine de sunulduğunu açıklayan Şafak, Türkiye’nin de bu süreçte ciddi bir katkı sağladığını anlattı.

Şafak, yeni kurumsal idare ilkelerindeki birtakım mühim hususlara da değinerek, şunları ifade etti:

“Borsaların kurumsal desteklemedeki rolü biraz oldukça vurgulandı. İlke setinin şirketlere ve ülkelere özgü hallere göre esneklik gösterebilecek biçimde formüle edilebileceği belirtildi. İlişkili doğrultu prosedürlerinin onay süreci tanımlandı. Yatırım zincirinin her alanında ideal teşviklere gereksinimi izah eden yeni seksiyon eklendi.”

– “Dünyada Türkiye’nin elektronik genel kurul sistemi numune gösteriliyor”

Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Yakup Ergincan da MKK’nın vazife ve yetkilerine dair değerlendirmelerde bulundu.

Şirketlere dair pek fazla bilginin toplanıp analiz edilebildiği bir alt yapı oluşturduklarını ve bu programı kendilerinin yaptığını bildiren Ergincan, “45 milyon hesap, 25 milyon yatırımcı, bunun 3,5 milyonunda bakiye var. Biz tüm bu sermaye piyasasının DNA’sını tutuyoruz. Kurumsal idare gerçekten doğru bilginin zamanında, şeffaf biçimde alakalı paydaşlara aktarılmasını ve bunun karar alma süreçlerinde etkili etmesinde mühim bir fonksiyonu ifade ediyor” diye konuştu.

Ergincan, dünyada Türkiye’nin elektronik genel kurulu düzeneğinin numune gösterildiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

“Sınır ötesi engel ve oy kullanmanın önündeki tüm problemleri kaldırdık. Çünkü borsada prosedür gören halka açık şirketlerin büyük alanı yabancılara ait. Yabancılar, elektronik şeklinde oy kullanmak istiyor. Yerlilerin fiziki şeklinde katılma olanağı var fakat katılamayacak halde olurlarsa elektronik genel kurulu kullanabiliyorlar. 2011 senesinde toplam elektronik genel kurullara katılım adedi 9 bin iken 2012’de 8 bine düştü. Bu rakam 2013’te 19 bine, 2014’te 20 bine, 2015’te ise 23 bine yükselmiş. Ekim 2012’den bu yana 1.200’e yakın genel kurul yapmışız.”

– “2023’te 10 büyük ekonomi arasına girme amacı yakalanabilir”

Yakup Ergincan, MKK güzel yönlendirilebilirse sermaye pimeşruarının veri bankası, bilgi hubı ve finansal bilgi merkezi şeklinde kullanılabileceğini dile getirdi.

Şu anda 25 milyon yatırımcının her türlü iletişim, kimlik verilerine erişim sağlanabildiğini açıklayan Ergincan, “Herkes patentini, iş ve yatırım alışkanlığını size yansıtıyor. Buradan hareketle bir dizin hesapladık. Haftalık 960 bin hisse senedi yatırımcısının, faaliyetlerini takip ederek, risk iştahı 50 puanın üstündeyse arttığını, 50’nin altında ise azaldığını gösteriyor” ifadelerini kullandı.

Ergincan, her bireyin üstüne düşeni yapması halinde 2023’te 10 büyük ekonomi arasına girme amacınin yakalanabileceğini dile getirerek, kendilerinin de 2023’te dünyadaki en etkin çalışan MKK olmayı amaçlediklerini söyledi.

Devreye aldıkları projelerin ana amacınde bu amaçlerin bulunduğunu açıklayan Ergincan, “Biz, ‘Ben bu kadar büyük verinin üstünde oturayım, programı şahsım yapmama karşın hiçbir biçimde program ihracını düşünmeyeyim ama biz 2023’te dünyadaki en güzel on MKK’dan biri olayım’ diyemeyiz. Bunu başarmak amacıyla herkes üstüne düşeni yapmalı. Biz MKK şeklinde yapıyoruz. Hata gerçekleştirmekten kaçınarak kimse bir yere varamaz” diyerek konuşmasını tamamladı.

– “Yönetim kurulu başkanlarının tam vakitli olması doğru değil”

İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı, Türkiye Sermaye Pimeşruarı Birliği (TSPB) Başkanı ve TKYD Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Koç da kurumsal idare zihniyetiyla 2000’li senelerde nasıl tanıştığını anlattı.

Kurumsal idarein, Türkiye’de gerçekten süratle sahiplenildiğini açıklayan Koç, şunları kaydetti:

“Zaman içerisinde uzmanlaşmayla, sınır ötesi prosedürlerle şirketler büyüdü ve önceden gelen idare zihniyeti bundan sonra yetmemeye başladı. Güç oldukça fazla üst yöneticide, yani icranın başındaki insanda oluşmaya, kuvvetli üst yöneticiler meydana çıkmaya başladı. Ardından zor değişik yerlere dağılsın, hesap verilebilirlik, şeffaflık artsın diye buralara geldik. Ben genel şeklinde Türk iş dünyasının bunu benimsediğini düşünüyorum.”

Koç, kurumsal idare konusu ile alakalı bir grup problemler bulunduğuna da ilgi çekerek, bunların başında idare kurulu başkanı ve genel müdür çatışması yaklaştığını söyledi.

ABD’de çatışmanın önlenmesi amacıyla bu iki unvanın genellikle bir kişide toplandığını fakat Türkiye’de bunların birbirinden ayrıştığını izah eden Koç, şunları ifade etti:

“Ben pek idare kurulu başkanlarının tam vakitli olması doğru değil diye düşünüyorum. ‘Yönetim kurumlarına ne kadar kamu araya girmeksi olmalı?’ problemine gelince, bilhassa büyük şirketler bundan sonra bir hissedarın şirketi olmaktan çıkıp, toplumun şirketi olmaya başlıyor. Türkiye’de de pek fazla şirket sayabiliriz. Öyle olunca bu şirketlerin sistemik risk taşıdığı varsayılıyor. Dolayısıyla kamunun gerektiğinde buna araya girmek edebilme olanağı gerekiyor.

Ayrıca, şirket içerisinde idare kurulu başkanı tavrı ya da idare kurulu üyelerinin birinin tavrı sebebiyle sıkça hesap sorulmaya başlandığı andan itibaren, icra her şeyi önünüze getiriyor. İcrai işler, idare kurulu işlerinin önüne geçiyor. Bunun çözümü her şeyi sorgulamamak.”

Koç, kadın üye meselesinin de sıkça karşılaşılan problemlerden biri olduğunu dile getirerek, “Ülkemizde mecburilik olmamakla eş güdümlü tavsiye edilen kotalar var. Bu da bence ciddi problemlerden biri. Bir şirket amacıyla idare kurulunu seçerken, o şirkete yararlı olacak insanları seçmelisiniz, cinsiyetin hiç önemi yok. Kadın üye az ya da fazla olabilir. Bunu bir grup meşru yöntemlerle zorlamak, şirketlerde fazla problem oluşturuyor” değerlendirmelerini yaptı.