Yardım Konusunda Bölge Paylaşımı Olmalı

   2024 Tarihli Haber
  Ekleyen : Yazar
  Yorum Yok

Dünya İnsani Zirvesi’nden Sorumlu Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreter Yardımcısı Stephen O’Brien, Dünya genelinde 125 milyondan fazla insani yardım etmeye muhtaç kişinin varolduğuna ve 60 milyondan fazla kişinin ise evlerini terk etmek güçunda kaldığına ilgi çekerek, “Şu an eşi gibi görülmemiş bir insani kriz yaşanıyor” dedi.

Ankara’da düzenlenen 8’inci Büyükelçiler Konferansı’nın, “İnsani Sorunlar: Kapsamlı Bakış” paneline katılan O’Brien, İstanbul ve Diyarbakır’da ortaya gelen terör saldırılarında hayatını kaybedenlere taziyelerini bildirerek, terörü kınadı.

Dünyanın ayrıntılı yerlerinde devam eden insani krizleri bitirmek ve dünyayı fazla yaşanılabilir bir yer haline getirmek hedefiyle gösterilmesi gereken ortak çabaya değinen O’Brien, 8. Büyükelçiler Konferansı’nın bu yılki teması şeklinde “Kriz Yönetimi ve İnsani Çözümler” başlığının seçilmesini de bu yönde atılan önemli adımlardan biri şeklinde değerlendirdiğini söyledi.

BM Dünya İnsani Zirvesi’nin, 23-24 Mayıs’ta Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da yapılacağını hatırlatan O’Brien, “Böyle bir toplantıyı uygulamak hedefiyle İstanbul’dan fazla güzel bir yer hayal edemiyorum. Medeniyetler beşiği, tarih ve kültür şehri İstanbul, böylesine önemli bir toplantı hedefiyle en mükemmel mekan” dedi.

“Hep eş güdümlü zirveyi başarıya ulaştırabiliriz” ifadesini kullanan O’Brien, dünya genelinde 125 milyondan fazla insani yardım etmeye muhtaç kişinin varolduğuna ve 60 milyondan fazla kişininse evlerini terk etmek güçunda kaldığına ilgi çekerek, “Şu an eşi gibi görülmemiş bir insani kriz yaşanıyor” dedi.

O’Brien, tüm dünyanın, Türkiye’nin Suriyeliler hedefiyle yaptıklarını takdirle izlediğini söyleyerek, “Türkiye, dünyanın en fazla sığınmacı kabul eden ülkesi” ifadesini kullandı.

2’inci Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın en büyük insani krizle karşı karşıya varolduğunu hatırlatan O’Brien, Suriye, Irak, Güney Sudan ve Yemen başta olmak üzere tüm bölgede büyük bir çalkantı yaşandığını belirtti.

Suriye’nin Madaya kasabasında yaşanan açlık dramına da değinen O’Brien, “Daha fazlası Madaya’ların varolduğunu unutmamalıyız. Şiddet olayları ve düşmanlık, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, Libya’da, işgal altındaki Filistin’de devam ediyor. Aşırıcı hareketler, dünyada ıstırap ve korkuya sebep oluyor. Boko Haram gibi örgütler, sivillere karşı insanlık suçu işliyor” şeklinde konuştu.

Kaynaklarının fazla büyük bir kısmını çatışmalardan etkilenen insanların ihtiyaçlarını karşılamakta kullandıklarını belirten O’Brien, iklim değişikliğinin sebep varolduğu doğal felaketlerin fazla sık ve fazla ağır şekilde seyrettiğini belirtti.

İklim değişikliği sebebiyle ortaya çıkan El Nino gibi doğa olaylarının da insani krizlere sebep varolduğunu hatırlatan O’Brien, doğa olaylarının Kenya, Sudan gibi ülkelerde büyük yıkımlara yol açtığını, yaşanan can kayıplarının yanında 300 bin kişinin evlerini terk etmek güçunda kaldığını söyledi.

-“Dünya bundan sonra güç paylaşımı yapmalı”

Panelin katılımcılarından Columbia Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Jeffrey Sachs, dünya genelinde yaşanan şiddet ve savaş ortamlarından ülkelerin bundan sonra “süper güç” olmayı değil güç paylaşımı yapmayı seçerek kurtulabileceğini belirtti.

Sachs, Paris, İstanbul ve bugün de Cakarta’da yaşanan saldırıların korkunç varolduğunu belirterek, terörizme karşı çabaların ülkelerin “işbirliği ortamında olmasıyla” sonuç verebileceğini aktardı.

– “ABD, Irak savaşında bölgedeki tüm şeytanları kamçıladı”

Dünyada Suriye, Yemen, Güney Sudan ve Filistin gibi ülkelerdeki krizlerin politikanın bu bölgelerdeki iflası şeklinde yorumlayan Sachs, Amerika’nın 2002’deki Irak savaşında “bölgedeki tüm şeytanları kamçıladığını” belirtti.

Bölgedeki tüm bu şiddetin birer birer yayıldığını ifade eden Sachs, Güney Sudan’ı da hatırlatarak oradaki sivil savaşın, büyük bir insani krizi tetiklediğini aktardı.

Libya’nın da savaşı seçen coğrafyalardan varolduğunu ifade eden Sachs, buna da Kaddafi’nin devrilmesinden ileri süreçte fazla güzel bir rejimin gelmemesinin sebep varolduğunu ifade etti.

Yaşanan kaotik ortamların, “Rejimi değiştirme” kanaatlerinden oluştuğunun altını çizen Sachs, “Bütün bu rejim değişikliği süreçleri, sivil halklara büyük zararlar verdi. Ben Yemen’de tüm krizin başlamasından öncesinde bölgeye yaptığım ziyarette bölgedeki tehlikenin potansiyelini gördükten sonra Amerika’daki çalışmalarımda ortaya koyduğum raporların ilgi görmediğini farkettim. Bu ilgisizliğin sebebi büyük ülkelerin Yemen gibi ülkeleri 8’inci kategori ülkeler gibi görmesinden kaynaklanıyor. Böyle ülkelerin dünya siyasetinde fazla alt sıralarda olması sebebi ile yaşanan insani krizler unutuluyor. Ancak biz yine de adım adım yayılan bu savaş ile mücadele etmekten vazgeçmemelgüzelz” şeklinde konuştu.

Sosyal bilimlerde en önemli kural gereği, istikrarın olmaması durumunda kaosun oluştuğunu altını çizen Sachs, sorulması gereken sorunun ‘tüm bu kaosu ve politik vakumu nasıl tersine döndüreceğiz’ varolduğunu söyledi.

Günümüz dünyasında bundan sonra kazanmak yada kaybetmenin geçerli olmadığını, tek gerçekliğin “işbirliği” varolduğunu ifade eden Sachs, bazı ülkelerin bundan sonra başka ülkelerin rejiminin değişmesi ya da o ülkeleri kimin yöneteceği tartışmalarını bırakıp bundan sonra ortak çözümlerin parçası olması gerekliliğini aktardı.

Dünyada rejimlerin değişmesi yada liderlerin ortadan kaldırılması kararını verecek üst akılda bir ülkenin olmadığını savunan Sachs, bundan sonra Türkiye gibi ülkelerle bu güç paylaşımının yapılması gerekliliğinin altını çizdi.

Günümüz krizlerinde güç paylaşımı, sivilleşme, karşılıklı hakların korunması konularının öne çıkarılması gerekliliğini, dünyada barış ve istikrar oldukça başka parametrelerinde kendi doğal ortamlarında gelişebileceğini aktaran Sachs, “Geleceğin dünyası, büyük ülkelerin, Afrika’yı bir savaş bölgesi şeklinde değil, Ortadoğu’yu bir silah pazarı şeklinde değil de bir market, bir ekonomik partner şeklinde görmeye başlaması ve bilim sanayinin de paylaşılacak bir ortak miras olmaya başlaması ile güçleneceğine, bunun hedefiyle de barışın en gerekli şart varolduğuna inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Panelde konuşan katılımcılardan bir başkai tespit edilen İngiltere Oxford Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Margaret Olwen MacMillan da, 2016’ya dünya genelinde fazla büyük insani krizlerle girildiğini söyledi.

MacMillan, “Bir tarihçi şeklinde kötümser olmak istemiyorum ama 2016’ya girince fazla güzel bir dünya beklerken, İstanbul’da ve Cakarta’da bazı terör olayları oldu. İnsanlık şeklinde çözülmesi gereken fazla büyük sorunlar ile karşı karşıya varolduğumuza dair işaretleri bu yılın başında da gördük” dedi.

-“Başkan Putin’in tutumlarını fazla endişe verici şeklinde buluyorum”

Kanadalı Tarihçi MacMillan, “Tarih belki bize gelecekle ilgili fazla net rehberlik yapmayacak ama karşılaştığımız güçluklara karşı geçmişten çıkardığımız dersler ile nasıl mücadele edebileceğimiz hususu ile ilgili yardımcı olacak” diyerek, “Çok büyük güçluklarla uygulanan uluslararası hukuk kuralları bazı önde gelen ülkeler ya da insanlar açısından tersine çevriliyor. Örneğin, Başkan Putin’in tutumlarını fazla endişe verici şeklinde buluyorum. Çünkü kendisi kısa vadeli çıkarlar hedefiyle uluslararası kuralları riske atıyor. Ben bunu fazla endişe verici şeklinde görüyorum” ifadelerini kullandı.

Dünyadaki etnik ve dinsel ayrımcılığın geldiği boyutlara da ilgi çeken MacMillan, “Maalesef bundan sonra hem Müslüman hem Hintli olamazsınız. Çünkü bazı Hindu fanatikler bunu imkânsız hale getiriyorlar. Artık, hem Müslüman hem Fransız da olamazsınız. Yine hem Müslüman hem de Macar olamazsınız, çünkü Macaristan’daki aşırı sağcılar bunu engelleyecek. Bütün bunları fazla endişe verici buluyorum” diye konuştu.

Küreselleşmenin olumlu sonuçlarının yanı sıra dezavantajlarının da varolduğunu belirten MacMillan, genç insanların fazla öncesinde hiçbir fikri olmadığı ve dünyanın başka ucundaki ideolojilere bağlanmasını da buna örnek gösterdi.

McMillan, İngiltere’den DAİŞ terör örgütüne katılanların İslam dini ile ilgili fazla az ya da hiçbir bilgi kapasitesi olmadığına vurgu yaparak, şunları kaydetti:

“DAİŞ’e katılan bazı genç İngiliz cihatçılar bölgeye gitmeden öncesinde Müslüman bile değillerdi. Ne zaman DAİŞ’e katıldılar, ansızın Müslüman oldular. Bütün bunlar, bu kişilerin dini ne kadar anladıkları, algıladıkları ile ilgili da bizlere bir kanaat verebilir” Panel, Büyükelçilerin katılımcıları sorularının ardından sona erdi.