Kurtulmuş’tan Birlik Beraberliğe Vurgu

   2024 Tarihli Haber
  Ekleyen : Yazar
  Yorum Yok

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Hendekler kazarak, hendeklerin içerisine bombaları koyarak, bubi tuzaklarıyla, uzaktan kankatiyenrla insanları, güven kuvvetlerini vurarak hiç kimse, hiçbir amaca varamaz. Dvakaısıyla evvellikli olarak bunun bilinmesi lazım. Terör teşkilatınün bu yaptıklarıyla, Türkiye’de kendi hedeflerine, bu hedefleri her neyse ulaşması katiyen olası değil” dedi.

Devam eden operasyonlara dair soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye’nin terörle yeni karşılaşmadığını, aşağı yukarı 37-38 senedir Türkiye’nin çok ağır bir terör tehdidi altında bulunduğunu ve geride bıraktığımız vakit ortamında 40 bin bireyin öldüğünü ve terör bundan ötürü ülkenin 1,5 trilyon dolar parasal kayıbın bulunduğunu ifade etti.

Numan Kurtulmuş, prosedüriş dönemde bu mevzunun halledilmesi amacıyla büyük tehlikeler göz önünde bulundurularak bir proses başlatıldığına değinerek, “Fakat maalesef terör teşkilatı bu vakitci geriye doğru döndürdü ve 20 Temmuz’dan bu yana da sanki belli bir yerden butona basılmış, komutla basılmış gibi değişik terör örgütleri Türkiye’de ciddi bir terör estirmeye başladı. Hendekler kazıldı, şehirler işgal altına alındı, silahlarla, bombalarla, bubi tuzaklarıyla güven kuvvetlerine, hem de sivil halka hücumlar oldu ve maalesef uzunca bir vakitdir belli ilçelerimizde devam eden terörle mücadele esnasında da çok sayıda insanımız öldü, çok sayıda güven kuvveti mensuplarımız da şehit edildi” diye mevzuştu.

Dün Ordu’da Jandarma Uzman Çavuş Nuh Özdemir’in cenazesine katıldığını hatırlatan Kurtulmuş, “Bir gün kendinize gelemiyorsunuz. Gencecik bir insan, 25 yaşında bir çocuk, tüm ailesinin umutları… Fukara bir ailenin çocuğu ve Sur’da terörle mücadele esnasında uzaktan keskin nişancı ateşiyle şehit edilmiş. Bu tablonun hızla değiştirilmesi lazım. Hendekler kazarak, hendeklerin içerisine bombaları koyarak, bubi tuzaklarıyla, uzaktan kankatiyenrla insanları, güven kuvvetlerini vurarak hiç kimse, hiçbir amaca varamaz. Dvakaısıyla evvellikli olarak bunun bilinmesi lazım. Terör teşkilatınün bu yaptıklarıyla, Türkiye’de kendi hedeflerine, bu hedefleri her neyse ulaşması katiyen olası değil. Olan bölge halkına oluyor” ifadesini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye’nin bir badirenin ortamından geçtiğini belirterek, mevzuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Tabii vakitcin bu türsine hızlanması ve bu kadar keskin bir terör ortamın meydana çıkmasında hiç kuşkusuz bölümdeki gelişmelerin de payı var. Türkiye’nin bin 251 kilometre Suriye ve Irak sınırı var. Genellikle Suriye doğrultusunda, 911 kilometrelik sınırın öbür doğrultusunda onlarca, hem de yüzlerce terör teşkilatı var. Dünyanın her yerinden çok sayıda ülkenin katıldığı vekalet harpları var. O vekalet harplarında kullanılan, lojistik olarak desteklenen, silah olarak desteklenen, siyasi olarak desteklenen çoğu terör teşkilatı var. Bu örgütlerin zenginliği ve bilhassa sınırın öbür doğrultusundaki birtakım örgütlerin Türkiye’deki terör teşkilatıyle iş birliği ortamında hareket ediyor olması, Türkiye’de terörle mücadeleyi oldukça da güç bir safhaya doğru getiriyor.

Şundan ulusimiz emin olsun, biz bu terörle mücadelede inşallah kararlılıkla, uzun seneler sonra büyük bir koordinasyonla hem Silahlı Kuvvetler hem güven mensupları hem hususi harekat, bu mücadele devam edecek. Sonuçta bu arızi bir haldir yani geçici bir haldir. Burada terör teşkilatınü bundan sonra terör faaliyetleri yapamayacak hale getirene kadar bu mücadele devam edecek. Bunu yapar iken de çok titiz bir proses yürütülüyor. Yani diyelim ki dağda terör teşkilatıyle mücadele etmek basit, nerelerde bulunduğu belli ama şehirlerin ortamında bu tür değil. Sokak sokak hendekler kazılmış ve siz burada terör teşkilatı mensuplarıyla sivil vatandaşlarımızın arasını ayırmaya azami gayret sarf ediyorsunuz ve çok şükür olası bulunduğu kadar az sivil kayıplarla bu vakitci geçirmeye çalışıyorsunuz. Evet, başarılı bir proses yürüyor. İnşallah en kısa vakitte bu proses devam eder ama temel mesele, bu terörle mücadelede, Sur’da, Silopi’de, Cizre’de, diğer ilçelerimizde bu mücadele bittikten sonra rehabilitasyon vakitcinin şık yapılmasıdır.”

– “Geçmişimiz bir bulunduğu gibi geleceğimiz de birdir”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, terörle mücadele bittiğinde bölümde hayatın eskiye dönmesi amacıyla yapılacaklara değinerek, bu hususta Bakanlar Kurulu’nda kararlar alındığını, evlerini terk etmek halinda kalanlara evvel geçici olarak valilikler, mülki yönetim amirleri üzerinden destekler verildiğini, çocukların rehabilite edilmesi amacıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın devrede olacağını, alakalı birimlerin esnafın denk geldiği güçlukları gidereceğini, evleri harabe haluna gelen insanların şık mekanlarda yaşamaları amacıyla çalışmaların sürdüğünü anlattı.

Fiziki ve psikolojik rehabilitasyon proseslerinin hükümet, kamu, sivil toplum, yardım ve destek kuruluşlarıyla uygulanacağını ifade eden Kurtulmuş, şunları söyledi:

“En mühim hususlardan birisi şu, birtakımları çok sık söylüyorlar: Duygusal kopuş. Allah’a çok şükür bu memlekette bu insanlar, biz Türkler ve Kürtler, değişik etnik yapıdan insanlar, değişik mezhebi yapıdan insanlar tesadüfen bir arada değiliz. Bin 100 senedir bu topraklarda yaşıyoruz. Çok yakın, iç içe, kardeşçe yaşıyoruz ve prosedürişte de terör teşkilatıyle hükümet güçleri arasında birtakım çatışma prosesleri olmasına karşın hiçbir vakit Türkler ile Kürtler arasında bir iç harp yaşanmadı. Bu, tüm bu olumsuz tablo içerisindeki en şık yönümızdır. Türkler ve Kürtler birbirine saygılı bir biçimde hayatın ortamındaler, Türkiye’nin her yerine dağılmış vaziyetteler ve içi içe yaşıyorlar. Dvakaısıyla burada birileri duygusal kopuş bekliyorlar, boşuna beklerler.”

Kurtulmuş, şu şekilde devam etti:

“Biz nasıl bin 100 senedir iç içe olduysak, bundan sonra da katiyen vatandaşlarımız, aynı ulusin öğeleri belirleme edilen bu değişik etnik kökenden insanlar birbirlerine katiyen ayrımcılıkla bakmayacaklar ve inşallah burada bu barışı ve kardeşliği sağlayacak o duygusal tümleşme havası sonuna kadar devam edecektir. Esas üzerinde hepimizin ilgi etmesi gereken nokta burasıdır. Siyaseten görüşlerimiz değişik olabilir, etnik kökenlerimiz değişik olabilir, hem de bu bozukluğun nasıl çözüleceğine dair siyasi önerilerimiz de değişik olabilir ama neticede her bireyin en azından ilgi edeceği ortak nokta, şu alan olması lüzumludir ki: Bu toprakta yaşam sürdüren 78 milyon nasıl zihinsel olarak, gönül olarak, düşünce olarak aynı noktada durur. Çünkü Türk’ün Kürt’ten diğer bir kaderi yoktur, Kürt’ün de Türk’ten diğer bir kaderi yoktur. Geçmişimiz bir bulunduğu gibi geleceğimiz de birdir. Eğer bu duyguları tüm siyasi aktörler beslerse, bu manada herkes barışın, kardeşliğin, insafın diliyle mevzuşmayı başarırsa, Allah’ın izniyle bu bozukluğu çözeriz, terör teşkilatı lüzumlu yanıtı alır, terör teşkilatınün birtakım bağlantıları varsa, bu bağlantılar kesilir, terörden şehirlerimiz, Türkiye’nin her yönü temizlenmiş olur ve insanlarımız esenlik ortamında hayatına devam ederler.”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, HDP’den beklediklerinin, şayet demokratik bir politika yapacaklarsa ve bu iddia ortamında hareket ediyorlarsa, evvel hendek politikasına karşı çıkmaları bulunduğunu belirterek, “Dağdan gelen talimatlara karşı çıkmalılar. Demokratik sivil politikain usul ve üslupları ortamında politika yapmaları gerekirken, maalesef HDP’nin içerisindeki birtakım bireylerin hendek politikasına destek verdikleri görülüyor” dedi.

Kurtulmuş, bir televizyon kanalının canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması hususu ile alakalı fezlekenin gelmesi halinda AK Parti’nin Meclis’te ne yapacağına dair soru üzerine Kurtulmuş, baştan beri dostça uyarılarda bulunduklarını söyledi.

Bu proseste herkese yük düştüğünü, en büyük yükün ise HDP’lilerin üzerine düştüğünü ifade eden Kurtulmuş, “Çünkü bir doğrultuda dağın baskısı var, bir doğrultuda sokakta hendek kazanların baskısı var. HDP’den beklediğimiz, şayet demokratik bir politika yapacaklarsa ve bu iddia ortamında hareket ediyorlarsa, evet evvel bu hendek politikasına karşı çıkmalılar. Dağdan gelen talimatlara karşı çıkmalılar. ‘Biz bu memlekette işimizi, fikrimizi demokratik kurallar ortamında yapacağız’. Parlamentoda da ne şık temsil ediliyorlar. Halkın vermiş bulunduğu oylarla seçilmiş belirleme edilen bir parti, bir parlamento grubu. Demokratik sivil politikain usul ve üslupları ortamında politika yapmaları gerekirken, maalesef HDP’nin içerisindeki birtakım bireylerin hendek politikasına destek verdikleri görülüyor” diye mevzuştu.

Yaklaşık 5 milyon insanın “HDP hendekler kazılmasına doğrultu olsun, hendek politikainin bir parçası olsun, oralara bombalar, bubi tuzakları mevzulmasına, mayınlar döşenmesine göz yumsun” diye HDP’ye oy vermediğini vurgulayarak, tam tersine “Yaşadıkları şehirden terörü, çatışmayı uzaklaştırın. Burada kendi sesimizi, soluğumuzu çıkartalım, kendi taleplerimizi, kendi haklarımızı sesli bir biçimde dile getirelim ama şunları demokrasi ortamında yapalım” diye oy verdiklerini söyledi.

Kurtulmuş, HDP’ye halen yol yakınken bu demokratik dile dönmesini bir kere oldukça tavsiye ettiğini dile getirerek, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Bu yalnızca Türkiye’nin selameti bakımından değil. Gerçekten HDP’nin bundan ileri politikaindeki başarısı bakımından da mühim bir noktadır. Bizim AK Parti olarak duruşumuz belli. Parti kapatmalara karşı belirleme edilen bir siyasi hareketiz. Geçmiş dönemlerde Türkiye’de çok siyasi parti kapatıldı. 1960 vuruşsinden bugüne kadar 68 siyasi parti kapatılmış. Bu partilerden bir alanı iktidar belirleme edilen partiler. Refah Partisi, Fazilet Partisi gibi. Bir alanı Kürt politikainin bundan evvelki partileri. Genellikle bu partilerin kapatılması ardından hangi parti hangi nedenle kapatılmışsa, gerçekten o parti oldukça çok büyümüş, oldukça çok güçlenerek yoluna devam etmiştir. Parti kapatmaların bir siyasi neticesi olmadığı düşünceindeyiz.”

Geçmişte Meclis’ten ulusvekillerinin güçla araçlara bindirilerek götürüldüğünü ve hapse atıldığını hatırlatan Kurtulmuş, şunların Türkiye’nin demokratikleşmesine yararının ve katkısının olmadığını kaydetti.

Numan Kurtulmuş, büyük sorumluğunun parlamentoda temsil edilen HDP’ye düştüğünü ifade ederek, “Buyursunlar politikain diliyle, politikain üslubuyla, politikain usulleri ortamında demokratik olarak görüşlerini dile getirsinler” dedi.

– “Belediyelerin hendeklere verilen destek”

“Başbakan Ahmet Davutoğlu da yalnızca HDP’li eş genel diğernları değil, HDP’li belediyeleri eleştiren açıklamalar yapmıştı. Onların da teröristlerin yaptığı bu operasyonlara destek verilenni iddia etmişti. Bu belediyelere yönelik bir yaptırım olacak mı? Onların bütçelerinin kısıtlanması ya da bunu yapanlar belirleme edildiği takdirde hukuki vakitcin başlatılması söz hususu olacak mı?” olarakki soruya Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:

“Belediyelerin bu hendeklere verilen destek, hepsini söylemiyoruz, açıkça destek vermeyi reddedenler de var. Ama neticede birtakımları, şunlar belirleme edilir, meydana mevzulduğu takdirde, şunlara destek olmuşlar, araçlarla, belediyenin imkanlarıyla, belediye müteahhitlerinin imkanlarıyla birtakım yerlere bombalar taşınmış, bubi tuzakları taşınmış, kum torbaları taşınmış vesaire. Yani fiilen güven kuvvetlerine karşı silahla mücadele eden terör öğelerina destek olunmuş. Bu diğer bir şey. Bunun politikale hiçbir ilgisi yok. Dvakaısıyla şunlar belirleme edilip, politikale hiçbir ilgisi olmayan, direk doğruya bir isyan denemesini, fiilen silahlı bir biçimde destekleyen, ona yardım eden nedenler varsa şunlarla alakalı lüzumlu ismimlar atılır. Hem de bu belediye diğernları ya da seçilen belediye meclis üyeleri de dahil olmak üzere söylüyorum.”

Numan Kurtulmuş, oradaki belediyelerin halktan “Bize oy verirseniz, şehirlerinizin, evinizin önüne bubi tuzakları döşeyeceğiz, hendekler kazacağız ve buralara mayınları doldurup size bu biçimde hizmet edeceğiz” diye oy almadığını, götürülecek belediye hizmetleri amacıyla oy verildiğini belirterek, şunları söyledi:

“Hem bu silahlı mücadeleye destek olmak, bundan ötürü açık bir suç prosedüriş olurlar. Eğer şunlar belirleme edilirse. Ben bunu belirleme etme makamında olmadığım amacıyla bu tür mevzuşuyorum. Eğer alakalı adli makamlar şunları belirleme ederse, hem bu tür bir suç prosedüriş olurlar, hem de bu bu türyse o vakit en başta kendilerine belediyede şık hizmet etsin diye oy vermiş belirleme edilen insanların oylarına haksızlık etmiş olurlar. Bu ikisini birbirinden ayırt ederek bakmak lazım. Belediye hizmetlerinin bu biçimde teröre destek faaliyetlerine dönüştürülmüş olması dünyanın hiçbir ülkesinde, hiçbir demokratik ülke yönünden kabul edilebilecek bir hal değildir.”

Daha evvel İçişleri Bakanlığından 18 belediye diğernı, 41 meclis delegesi ile alakalı prosedür başlatıldığının açıklandığı, bu sayının değişip değişmediğine dair soru üzerine Kurtulmuş, bununla alakalı son sayıyı bilmediğini, tutuklama isteği belirleme edilenlar bulunduğunu, bir alanının adli gözetim mekanizması ortamında serbest bırakıldığını söyledi.

Kurtulmuş, alakalı birimlerin her gün gelen şikayetleri dşayetlendirdiğini, ile alakalı şikayette bulunulanlara dair kanıtlar olması halinda mevzunun mahkemelere intikal ettiğini anlattı.

“Ak Parti yetkileri azaltmaya yönelik bir ismim atmayı düşünüyor mu?” olarakki soru üzerine Kurtulmuş, bu hususların çalışıldığını söyledi. Bu arizi hal temel alınarak kalıcı bir ismim atmaktansa, bundan bir evvelsinde nasıl kurtulunacağı, Türkiye’de esenliğin ve güvenliğin nasıl sağlanacağı üzerinde yoğunlaştıklarını bildiren Kurulmuş, bunu yapar iken de güvenliği sağlama vakitcinde engel belirleme edilen ismimların önlenmesi amacıyla mücadele ettiklerini vurguladı.

– Yeni anayasa çalışmaları

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, yeni anayasa çalışmalarında HDP ile, aradıkları içtenyet ve ciddiyeti görmeleri halinda tekrar düşünce alışverişi yapıp görüşmeyeceklerine dair soru üzerine, halkın oyuyla parlamentoya gelen hiçbir partşık kategorik olarak gayri yasal ilan etmeyeceklerini söyledi.

7 Haziran’da 6 milyona, 1 Kasım’da da 5 milyona yakın oyla parlamentoya gelen bir partinin kategorik olarak yasal bir parti bulunduğunu bildiren Kurtulmuş, “Bundan sonra o partiyle alakalı proseslerin nasıl gelişeceğine karar verecek belirleme edilen biz değiliz, o partinin mensuplarının eylem ve sözleridir. Biz prensip olarak bunu meydana koyuyoruz. Yani HDP’yle de görüşmek amacıyla karar alındı ama maalesef tam da görüşmenin uygulanacağı o vakitlarda HDP yönünden kabul edilemez, hakikaten ciddiyet ve devlet ciddiyetiyle bağdaşmayacak son derece sıra dışı, yakışıksız diyebileceğimiz açıklamalar yapıldı” dedi.

Ciddi bir mevzu bahsetmek amacıyla gelineceğini, yeni anayasanın ele alınacağını, yeni dönemde partiler arasında bir diyaloğun nasıl oluşturulacağının mevzuşulacağını ifade eden Kurtulmuş, şu şekilde mevzuştu

“Aynen CHP ve MHP ile mevzuştuğumuz gibi. Böyle bir proseste HDP’den beklenilen demokratik tavır şuydu; ‘Evet teşekkür ederiz, gelin buyurun, ne vakit istiyorsanız bu hususları mevzuşuruz. Bizim de amacımız Türkiye’de ortak geleceğimizin oldukça şık olmasını sağlayacak düşünceleri tartışmaktır’. Bunu söyleseler hakikaten Türkiye’de çok şeyin önünü açabileceklerdi ama maalesef hiç mana vermediğimiz biçimde aniden dediler ki, çay bozukluğu ve diğer mevzularla eş güdümlü meydana son derece sevimsiz bir tablo çıktı. Bu tablo ortamında de bu müzakerenin yapılmasının manası kalmadı. Ama tekrar söylüyorum. Biz kategorik olarak ‘HDP ile görüşmeyiz’ diye bir tavır ortamında değiliz. HDP’nin demokratik teamüller ortamında hareket ettiğini meydana koyması, bu vakitcin yumuşatılmasına dair diyalog mekanizmalarının kurulmasına dair içten ismimlar atması, tabii ki bu proseste onlar da parlamento ortamında belirleme edilen bir parti, temsil edilen bir parti, onlarla da müzakereyi gerektirir. Zaten şayet bir ortak komisyon kurulursa herhalda Meclis Başkanımız zannediyorum yarın açıklamasını yapacak. Meclis Başkanımız parlamentodaki tüm partilerin içerisine temsilci verilen bir komisyonun çalışmasının önünü açacaktır. Dvakaısıyla HDP’ye bir kere oldukça, hakikaten bunu içten olarak söylüyorum, tavsiyemiz bu demokratik proseslerin prosedüresine katkı sunmalarıdır. Yani sokaktaki hendek politikaçileri gibi bahsetmek basit bir iş. O vakit bitiriyorsunuz. Ya da dağdakilerin mevzuştuğu gibi bahsetmek basit bir iş. Ama aslbelirleme edilen Türkiye’de ortak ve şık bir ileriki inşasından bahsediyor ve burada içten iseler buyursunlar görüşmenin zeminlerini hazırlayacak sözleri, fiilleri meydana koysunlar.”

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin etkin bir yürütmeye gereksinimi bulunduğunu belirterek, “Hızlı, ciddi karar alan ama denetlenen. Bugün parlamentoda çoğunluk kimdeyse onu basit basit denetleyemiyorsunuz. Halbuki diğernlık sistemi öyle etkin bir denetleme meydana koyuyor ki parlamento temelen diğern ve ekibinin atmış bulunduğu tüm ismimları denetliyor” dedi.

Kurtulmuş, gündeme dair soruları yanıtladı. “Yeni anayasa görüşmelerinde ikinci bir liderler turu olabilir mi” sorusu üzerine Kurtulmuş, parlamentoda grubu belirleme edilen ve görüşme vakitci amacıylae fiilen katılan siyasi kimliğin yapması gerekenin normal bir üslupla demokratik proseslerin içerisine katılacak zemini hazırlamak bulunduğunu söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun diğernlık sistemiyle alakalı yorumuna dair soru üzerine Kurtulmuş, diğernlık düzeneğinin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ya da Cumhurdiğernı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsi bozukluğu olmadığını belirterek, “Hatta AK Parti ya da CHP’nin de şahsi bozukluğu değildir. Başkanlık bozukluğu tartışması Türkiye’nin bozukluğudir. Biz bu hususta diyoruz ki, ‘Gelin ön yargısız, şahıslerden, partilerden bağımsız, bulunduğumuz konjonktürün şartlarından bağımsız olarak tartışalım. Siz diğernlık düzenine karşı olabilirsiniz, biz diğernlık düzeneğinin beraberindeyız. Niye beraberinde bulunduğumuzu müsaade edin karşılıklı olarak mevzuşalım. Kamuoyuyla paylaşalım. Nihayet ulusin istediğine göre hareket edilecekse ulusin kararından ürkmeyelim, korkmayalım'” diye mevzuştu.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, diğernlık düzenini tek başına ele almadıklarını vurgulayarak, Türkiye amacıyla etkin yönetim sistemi araçlarından birinin, denge mekanizmaları şık ayarlanmış bir diğernlık sistemi olma ihtimalini savundu.

CHP ve MHP ile ortak noktalarının, 12 Eylül Anayasasının bir an evvelsinde çöpe atılması bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Hem demokrasiden bahsedeceksiniz hem ulusin kayıtsız koşulsun egemenliğinden bahsedeceksiniz ve hala 1982’den bu yana ulus egemenliğini kısıtlamayı ana felsefesi olarak gören bir anayasayla işlerinizi göreceksiniz. Böyle bir şey olamaz. Eğer bu parlamento yeni bir anayasa yapmazsa, ne yaparsa yapsın politikaen hiçbir şey yapmamış olacaktır. Bu felsefe, bu ruh burada bulunduğu prosese anayasanın tüm maddelerini değiştirseniz de, bu ruh tekrar Türkiye’yi kuşatmaya devam eder. 1882 Anayasası ‘Egemenlik kayıtsız koşulsun ulusindir’ diyor ama ulus bu egemenliği seçilmişleri aracılığı ile değil, anayasal kurumları aracılığı ile kullanır. Yani ulusin egemenliğinin üzerinde bir şey belirlemiştir. Namacıyla bu tür belirlemiş? Askeri cunta mantığı içerisinde düşünüp, ‘Bu ulusin önüne sandığı koyarsak, belli olmaz ya davulcuya ya zurnacıya kaçar. İyisi mi biz sandığı koyalım ama sandık neticelerini da denetleyecek bir sistem inşa edelim’ demiş. Bürokratik oligarşi diye tanımladığımız şey hala var. Çok yakın prosedürişte bunun nasıl çalıştığını gördük. Tüm mekanizmanın üzerinde, 120. madde ile Cumhurdiğernlığı makamını ‘ulusi denetim etsin’ diye koymuş.”

Bugün siyasi dengelerin bürokratik oligarşşık zayıflattığını altını çizen Kurtulmuş, “Güçlü bir iktidardın zenginliği, Cumhurdiğernın seçilmiş olması yürütmeye çok ciddi bir güç sağlıyor ama neticede bürokratik oligarşinin tüm kurumları da tanımlanmış olarak anayasanın içerisinde duruyor. Bunlar değişmediği, sandıktan çıkan netice temel olmadığı, ulusin tüm kurum ve kuruşlarında ulus egemenliği hakim olmadığı prosese demokrasiden bahsedemeyiz. Dvakaısıyla bu ruhu değiştirmemiz lazım. Etkin bir yürütmeye gereksinimiz var, hızlı, ciddi karar alan ama denetlenen. Bugün parlamentoda çoğunluk kimdeyse onu basit basit denetleyemiyorsunuz. Halbuki diğernlık sistemi öyle etkin bir denetleme meydana koyuyor ki parlamento temelen diğern ve ekibinin atmış bulunduğu tüm ismimları denetliyor” olarak mevzuştu.

– ‘Türkiye 12 Eylül Anayasası ucubesinden kurtulsun’

Numan Kurtulmuş, tüm şunların mevzuşulması lüzumluliğini ifade ederek, “Bizim yanılıyor bulunduğumuz doğrultular olabilir, haklı bulunduğumuz doğrultular da olabilir. Buyurun ulusin hakimliğine gidelim. Millet karar versin, en ideal sistemi bulsun ve Türkiye 12 Eylül Anayasası ucubesinden kurtulsun. Bizim söylediğimiz budur” dedi.

“Başkanlık sistemi yeni anayasanın olmazsa olmazı mıdır?” olarakki soruya Kurtulmuş, şu şekilde yanıt verdi:

“‘Egemenlik kayıtsız koşulsun ulusindir ama bu egemenliği anayasal kurumlar eliyle kullanır’ derseniz, siz yalnızca kozmetik değişiklıklar yapmış olursunuz. Sistemin bu manada değişmesini istiyoruz. Milletin tümüyle egemen bulunduğu bir düzenin kurulmasını istiyoruz. Yasama, yürütme ve yargı 1982 Anayasasında birbirinden bağımsız ve ayrı değildir. Yürütme ve yargı birbirleri arasında çatışma felsefesi üzerine oturmuştur. Onlar çatışsın ki onun üzerinde cuntanın belirleme ettiği cumhurdiğernı bunu ayarlasın. Cumhurdiğernı güven sübabı olsun. Bunların bu mantıkla mevzulduğunu biliyoruz. Bu mantık kaldığı prosese siz dilediğiniz değişiklığı yapın bunun bir manası yok. Onun amacıyla diyoruz ki, ‘Evet burada bir sistem değişiklığıne gereksinim vardır. Demokratik, sivil, katılımcı, her alanına ulusin dokunduğu, ulusin görüşünün, reyinin her alanda, yargıda da, yürütmede de, yasamada da tümüyle etkin bulunduğu bir sistemi inşa edelim, bu tür bir sisteme Türkiye kavuşmuş olsun.'”

Burada değişik önerilerin olma ihtimalini, şunları da mevzuşabileceklerini açıklayan Kurtulmuş, “diktatörlük istiyorsunuz” diyenlerin Anayasa’nın 104. maddesini bir kez oldukça okumalarını isteyerek, şunları kaydetti:

“Mevcut Anayasanın 104. maddesi tüm yetkileri nerdeyse layüsel bir biçimde yani ‘sorumsuz’ bir biçimde Cumhurdiğernlığı makamında toplamış. Aslında kuvveti tek elinde toplayan yapı bu yapıdır. Öyle bir Cumhurdiğernlığı makamı ki hiçbir sorumluluğu yok ama tüm kuvveti de kullanıyor. Yargının büyük alanını, YÖK’ü atıyor. Bir seçimden sonra istediği ulusvekilini başbakan olarak atayabilir. Mekanizmalara, şahıslere bağlı olmaktan çıkaralım. Şu an hayatta belirleme edilen siyasi aktörlerin hiçbiri 20-30 sene sonra hayatta olmayacak belki. Bırakın özgür bir Türkiye olsun. Kontrol mekanizmaları şık kurulmuş, etkili ve sonuna kadar hesap sorabilen mekanizmayı kuralım. Bunun en şık işleyen yollarından biri diğernlık sistemidir. Başkası ‘şu sistem oldukça şık’ derse getirsinler onu da mevzuşalım. Sonuçta hiç kimse bize şunu öneri etmesin, ‘birtakım kozmetik değişikler yapalım da anayasa değişiklığı yapmış olalım.’ Biz bu fikre sıcak bakmayız. Aslbelirleme edilen Türkiye’de köklü bir değişiklığı yapabilecek ulu iradenin meydana mevzulmasıdır.”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, “Eğer bizim 400 ulusvekilimiz de olsaydı, yeni bir anayasa uygulanabilmesi amacıyla çok geniş bir konsensüs arardık. Çünkü anayasa adı üzerinde. Yani AK Parti’nin anayasası olmaz, CHP’nin de anayasası olmaz” dedi.

“Anayasa komisyonu kurulacak ve çalışma vakitsinin sonuna yaklaştığını farz edelim. Fakat şu an AK Parti’nin referanduma götürecek TBMM’de bir çoklığı yok. O halda ne olacak?” sorusu üzerine Kurtulmuş, olmayan bir şey amacıyla şuandan hüküm vermek istemediğini, neticede oldukça evvelki komisyonda bulunduğu gibi içtenyetle çalışacaklarını, uzun uzun bir anayasa öneriinden ziyade oldukça kısa, oldukça özgürlükçü, ulusi oldukça öne çıkaran bir anayasa öneriini meydana koyacaklarını söyledi.

Diğer partilerin de önerilerinin olacağını ve komisyonlarda uzlaşılırsa bir ana iskeletin meydana çıkacağını ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Bu ana iskelet bizim beklediğimiz 12 Eylül rejimini, uluse dar gelen bu deli gömleğini kaldırıp çöp tenekesine atıyor mu atmıyor mu? Atmıyor ama birtakım değişiklıklar yapıyorsa bu tür bir değişiklığın Türkiye’ye bir yararı olmaz. Biz burada köklü değişiklıklarin yapıldığını görürsek, bu tür bir değişiklığa tabii ki sonuna kadar destek veririz. Ama şayet bu tür bir şey olmazsa, nihayetinde parlamentoda biliyorsunuz anayasa değişiklıklarinde takım kararı alınamaz. Parlamentoda kendi görüşümüzü şayet uzlaşma olmazsa meydana koyarız ve bunun parlamentodan çoğunluk alabilmesi amacıyla lüzumlu çalışmaları yaparız. Alırsa alır ne ala. Alamaz, 330 ile referanduma giderse ne ala. Olmazsa da ne ala. Milletin temsilcileri parlamentoda buna karar vermedi deriz. Dvakaısıyla bizim yolumuz açıktır. Biz kozmetik, dostlar alışverişte görsün olarak bir anayasa değişiklığınden yana değil, 12 Eylül düzenini tümüyle, mantığını, felsefesini değiştirecek, kuvvetli bir anayasa, kuvvetli Türkiye’yi taşıyabilecek sivil, demokratik bir anayasadan yanayız. Bunun ortamında diğernlık düzenini de parçalardan bir parça olarak görürüz.”

– “Türkiye’de sivil politika büyük bir zemin kazanmış olacak”

Kurtulmuş, “MHP ve CHP, diğernlık düzenine baştan karşı olduklarını söylüyor. Eğer bir uzlaşma zemini sağlanamazsa AK Parti ne gerçeklştirmeyi düşünüyor?” sorusuna karşılık, “O vakit kendi özgürlükçü, demokratik, sivil anayasamızın parlamentodan yeterli destek alması amacıyla çalışma yaparız. Kısmen destek alırsa parlamentoda, halktan destek alması amacıyla çalışma yaparız” yanıtını verdi.

Bunun yalnızca AK Parti’nin sayısıyla alakalı bir tutum olmadığını dile getiren Kurtulmuş, “Eğer bizim 400 ulusvekilimiz de olsaydı, yeni bir anayasa uygulanabilmesi amacıyla çok geniş bir konsensüs arardık. Çünkü anayasa adı üzerinde. Yani AK Parti’nin anayasası olmaz, CHP’nin de anayasası olmaz. Tüm partiler anayasa önerilerini meydana koyarlar. Bu manada gerçekten ulusin istediği, ulusin beklentilerine yanıt verebilecek bir anayasa yapılmış olur” ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, bu proses ortamında sivil toplum, üniversiteler, inceleme kuruluşları ve düşünce önderlerinin görüşlerinin de tekrar ele alınacağını aktararak, “Türkiye bundan sonra bu konjonktürde yeni bir anayasa yapmaya muktedir olur. Bunun şu önemi de var; 2010 senesinde anayasa referandumu yaptık, kısmi bir referandum, birtakım maddeler değişti. Daha evvelsinde bir iki madde anayasa değişiklıklari oldu. Zaten yamalı bohçaya dönmüş bir 1982 anayasası var. 64. hükümet ve 25. parlamento döneminde bunu başarabilirsek, Türkiye’de sivil politika büyük bir zemin kazanmış olacak” olarak mevzuştu.

Türkiye’de tüm anayasaların, vuruşler neticesi oluştuğunu izah eden Kurtulmuş, ilk defa vuruş ortamının olmadığı, sivil, demokratik, tartışmalı bir anayasa değişiklığı başarılabilirse, sivil politikain gerçekten muktedir bulunduğunu meydana koyacağını, bunun Türkiye amacıyla tarihi bir dönüm noktası olacağını söyledi.

– “Karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız”

Kurtulmuş, “Suudi Arabistan ile İran arasında yükselen kriz ve mezhep çatışması tartışmalarında Türkiye’nin mevzumu ne olacak. Siz idama eleştirel yaklaşmıştınız fakat Cumhurdiğernı Recep Tayyip Erdoğan ‘Bir iç hukuk bozukluğudir’ dedi. Bir görüş ayrılığı var gibi AK Parti’de” sorusu üzerine şunları söyledi:

“Önce büyük fotoğrafı görmemiz lazım. Büyük fotoğraf maalesef 1991’den bu yana bölümdeki fay hatlarının giderek oldukça derinleştiği bir tabloyu meydana koyuyor. ABD’nin Irak’ı işgaliyle eş güdümlü başlayan bir proses. Maalesef iki fay hattı üzerinde ayrılıklar körükleniyor. Bunlardan birisi mezhep bozukluğudir, birisi de etnik çatışmalardır. Bizim Türkiye olarak tutumumuz çok açık, çok nettir. Biz bu bölümde bu iki fay hattı üzerinden yeni kırılmalar yaşanmasını istemiyoruz. Yeter bundan sonra. Suriye, Irak, Libya, Yemen’in hali ortada. DAİŞ’in Libya’da yeni hücumlar yaptığını duyuyoruz. Bölge bir ateş çemberine dönmüş vaziyette. Mısır, politikaen bölünmüş vaziyette. Tüm ülkeler fiilen bölünmüş vaziyette. Biz diyoruz ki ‘Yeter bundan sonra oldukça çok bölünme, parçalanma olmasın’.

Bu bölümde oldukça çok çatışmaları istemiyoruz. Siyaseten değişiklıklarımız olabilir, mezheplerimiz, meşreplerimiz, ırklarımız değişik olabilir ama neticede Ortadoğu halklarının ortak bir geleceği kurabilmesi olasıdür. Bunun amacıyla de Türkiye olarak tavrımız çok net. Biz mezhebi ve etnik çatışmaların, değişiklıklarin olası bulunduğu kadar minimize edildiği, insan haklarına ve onuruna saygılı, müzakereye ve karşılıklı rızaya dayalı bir Ortadoğu düzeni kurulmasından yanayız.”

– “Suriye bozukluğunin bir an evvelsinde halledilmesi lazım”

Kurtulmuş, ülkelerin siyasi manada taban tabana karşıt noktada durabileceğini, bunun da uluslararası hukukun temel kuralları içerisinde görülmesi lüzumluliğini vurgulayarak, elçiliklere hücumlması ya da ülkelerin sınır güvenlerinin tehdit edilmesi gibi hususları, bölge ülkelerinin bırakmak halinda bulunduğunu ifade etti.

Türkiye’nin, bu bölümde oldukça çok çatışmanın katiyen körükleyici yönü olamayacağını açıklayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

“Bu bölümde bir sağduyuya gereksinim var, bu kadar çatışma yeter. İran ve Suudi Arabistan, evrensel İslam toplumunun iki mühim ülkesi. Bu iki mühim ülke arasındaki değişiklıkları kabul ederiz ama şunların fiili, sıcak çatışmalar haluna dönüştürülmesinin başta bu iki ülkeye ve nihayetinde tüm bölgeye, İslam dünyasına zarar vereceğine inanırız. Onun amacıyla diyoruz ki mezhep, din değişiklıklarinızı bir doğrultua bırakın, siyasi değişiklıklarinızla buyurun, tartışın. Bunun uygulanabilmesi amacıyla de bölümdeki gerilimin ana kaynaklarından biri belirleme edilen Suriye bozukluğunin bir an evvelsinde halledilmesi lazım. Bizim korkumuz, endişemiz Suriye’de bir an evvelsinde bir barış vakitci başlatılamazsa, bölümde temelen şu anda onlarca ülke Suriye bozukluğunin yönüdır, dünyanın nerdeyse tüm ordularının tankları, tüfekleri, deniz ve hava araçları bölümdedir. Dvakaısıyla bir an evvelsinde Suriye bozukluğunin barışçıl bir biçimde halledilmesi, Suriye halkının istediği istikamette, insan haklarına saygılı bir vakitcin kurulması, barışın sağlanmasının önünün açılması, bundan ötürü da Suriye geriliminin düşürülmesiyle eş güdümlü bölümdeki ülkelerin kendi pozisyonlarını tekrar gözden geçirmesi ve bu çerçevede de tansiyonun düşürülmesi şarttır. Bu tüm bölge ülkelerine zarar verecek bir pozisyondur.”

Kurtulmuş, Suudi Arabistan’da Şii din adamlarından Şeyh Nemr Bakır en-Nemr’in idamı hususu ile alakalı ise “Orada 47 şahıs idam edildi. Biz hukuk düzeninden idamı kaldırmış belirleme edilen bir ülkeyiz. Türkiye olarak bizim idam cezası hususu ile alakalıki tavrımız açıktır. Sayın Cumhurdiğernımız bir şey oldukça söyledi, ‘Bunları eleştirenler Sisi idamları karşısında niye sustular’ gibi diğer bir eleştiriydi o mevzu. Bu mevzuyla alakalı bizim Türkiye olarak tavrımız açık” yanıtını verdi.

– Rusya krizi

Kurtulmuş, Rusya ile yaşanan krizin hem turizmi hem de ihracatı etkilediği, bu krizin aşılması amacıyla kısa vadede ne tür çalışmalar uygulanacağına dair soru üzerine de Türkiye’nin en kötü senaryoya karşı hazırlıklı bulunduğunu söyledi.

Ticari olarak Ruslar hangi yaptırımları yaparsa, Türkiye’nin ne gibi kayıbı olur ve karşı yaptırım olarak neler yapabilir hususları üzerinde çalıştıklarını izah eden Kurtulmuş, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Sınır güvenliğinin korunması hususu ile alakalı, Türkiye’nin üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirmiş vaziyettedir. Başından beri hep şunu söylüyoruz; biz bu krizin tırmandıran yönü olmayacağız. Hiçbir biçimde krizi tırmandırmak istemiyoruz. Bana sorarsanız, Rus yönünın Türkiye ile Suriye’deki bu uçak bozukluğu yüzünden, kalıcı bir düşmanlık meydana getirmek isteyeceğini zannetmiyorum. Biz de istemezdik bu uçağın düşürülmesini. Sonuçta Türkiye sınırlarını tehdit eden kimliği bilinmez bir uçak o an itibarıyla düşürülmüştür. Keşke bu vaka olmasaydı. Ama politikate ‘Keşke’ diye bir şey olmuyor. Türkiye ve Rusya, bu bölgenin iki mühim ülkesi. Uzun senelerdır çok sıkı ilişkileri belirleme edilen, karşılıklı ticaret hacmini devamlı arttıran, vizelerine kaldıran, stratejik işbirliği ilişkileri içerisinde belirleme edilen iki komşu ülke. Dvakaısıyla bu tür bir kriz üzerinden Rusların da Türkiye’yi gözden çıkarabileceğini düşünmüyorum. Rusların bir takım yaptırımları olabilir ama kalıcı, uzun vadeli bir düşmanlık, rekabet, karşıtlık teması içerisine girmeyeceklerini ümit ediyorum.”

Numan Kurtulmuş, “Türkiye’nin özür dilememe hususu ile alakalıki kararlılığı da sürüyor o halda?” sorusuna karşılık, “Türkiye şimdi özür dilenecek bir pozisyonda değil. Türkiye gerçekten sınırlarını güvenliğini sağlamak amacıyla… Dediğimiz yer hiç harp uçaklarının uçmadığı, sahada hiçbir çatışmanın olmadığı güllük gülistanlık bir toprak parçasından bahsetmiyoruz. Her gün onlarca bireyin anında birkaç kilometre ötede öldüğü, Türkiye sınırının vakit vakit ihlal edildiği bir bölümden söz ediyoruz. Ukrayna krizi bundan ötürü, kimliği bilinmeyen bir uçak, sınırlarını ihlal etseydi Rusya nasıl davranırdı. Dvakaısıyla Türkiye kasıtla değil, kendi sınırlarını güvenliğini sağlamak gayesiyle bu tür bir operasyon yapılmıştır. Dvakaısıyla Türkiye’nin özür dilemesini gerektiren kasti bir hal, taammüden yapılmış bir hücum yoktur” diye mevzuştu.